Öksürük: akciğerleri aspirasyondan koruyan, fazla havayolu salgısının ve yabancı materyallerin ağıza iletilmesini sağlayan, patlayıcı ekspirasyon şeklinde gerçekleşen bir reflekstir. Öksürük her zaman bir savunma refleksi değildir, bazen de patolojik bir refleks olarak da karşımıza çıkabilir.
Meselâ, astım, tüberküloz veya kanser gibi önemli bir hastalığın belirtisi olabilir. Organizmaya ağır fonksiyonel ve yapısal zararlar verebilir. Solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonların yayılmasını kolaylaştırır. Şiddetli öksürük hastayı yorgun ve bitkin düşürebilir.
Öksürüğün üç dönemi vardır:
Birinci dönemde derin bir nefes alınır.
İkinci dönemde gırtlak kapanır ve bu kapalı gırtlağa karşı solunum kasları kasılır. 200 milisaniye süren bu dönemde akciğer içindeki basınçlar hızla artar.
Üçüncü dönem, ise gırtlak birden açılarak akciğerler ve dış atmosfer arasındaki büyük basınç farkı nedeniyle sıkışmış olan hava şiddetle dışarı atılır.
Bu hızlı akımlar sayesinde solunum yollarında biriken salgılar, yabancı maddeler…dışarı atılmış olur. Bu sırada havayollarındaki salgıların, bronş duvarlarının ve komşu dokuların titreşimi ile malum ‘öksürük sesi’ duyulur.
Öksürük yakınması ile gelen hastada, öncelikle öksürüğün süresi ve balgamla beraber olup olmadığı sorgulanmalıdır. Çok fazla sayıda hastalık öksürüğe neden olduğundan , ayırıcı tanıda kolaylık sağlamak amacıyla öksürük süreleri tanımlanmış ve olası tanılar sürelerle ilişkilendirilmiştir. Üç haftadan kısa süreli öksürükler akut öksürük, 3-8 hafta arası süren öksürükler subakut öksürük, 8 haftadan uzun süreli öksürükler kronik öksürük olarak adlandırılmaktadır. Son yıllarda bu tanımlamalara ek olarak; nedeni saptanan kronik öksürükler spesifik öksürük, bunlardan tedaviye yanıt vermeyenler refrakter öksürük, her şeye rağmen etiyolojisi saptanamayanlar da kronik idiyopatik öksürük olarak tanımlanmıştır Klinik pratikte etiyoloji araştırmasında ciddi sorunlar yaşanan öksürük tipi, kronik – kuru öksürüklerdir.